Feryad-ı İsyanım (Kayıp Destanı)
Mem nelere gark olmadı Zin’in
ateşi için
Ferhat dağlar delmedi mi Şirin'in düşü için
Kusur ise her
saniye her yerde seni anmak
Mecnun az mı yemin etti Leyla’nın başı
için
Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
Görkeminin zerresinden
Ağrı Dağı küçülür
Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
Aydan
dökülürcesine kana kana içilir
Uykularından kopardım hoş geldin
mihmanımsın
Artık geri dönüşü yok ahımsın eyvahımsın
Elâlem ne derse desin
hiç umurumda değil
Akıbetine razıyım sevabım günahımsın
Sana yine sana
yandım Nesimî'de dün gece
Gözlerinle yüzüleyim bend olayım Hallac'a
Öyle
hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
Ha ben sana yollanmışım ha Muhammed
mi'raca
Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
Gözlerin balyozu
oldu içerimdeki örsün
Ruhumdaki fırtınalar Merih'i usandırdı
Nuh'a haber
eyleyin de gelsin de tufan görsün
Yokluğuna dayanamam ahım arşı
boyladı
Gölgeni Nil'de görmüşler piramitler söyledi
Hele bir bak şu
sevdaya kimler yanmış ben gibi
Dediği üzre Yunus'un "gör beni aşk
neyledi"
Son duraklarda beklerdim sonun olsaydı senin
Neler verilmez
ki yerim yanın olsaydı senin
Çıkar kınından ne olur kirpiklerinle bile
Çal
sineme gözlerini aşkına şah Hüseyn'in
Harikalardan biriymiş diyorlar Çin
seddine
Seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine
Ulu divana baş vurdum
dönsün diye Bağdat’tan
Ol sebepten ahvalimi arz ettim
Bedreddin'e
Gamzelerini görseler bülbüller de lâl olur
Aşklar ülkesi
sarsılır korkunç ihtilâl olur
Beklenmedik bir zamanda ölür isem
sebebi
Beni eritip bitiren sevda-i iclâl olur
Kahreden ateş bilinem
yananı sen olsaydın
Nal olurdum aşk atına bineni sen olsaydın
Deseler ki
şu kadehte ağu var içen ölür
Bir solukta bitirirdim sunanı sen
olsaydın
Belki de hatırlanırım ararsın şimdi nerde
İzim deryada
damladır köyüm Hatçepınar'da
Bizim köyün kıyısında Dilav suyuna uğra
Hangi
çobanın kavalı ağlıyorsa ben orda
Tanrılar yaratan Zerdüşt serdarıdır
aslımın
Mazdek Hürrem nişanıdır inancımın neslimin
Dersimli Seyyid Rıza’ya
ağır selamları var
Himmeti var gayreti var Horasanlı Müslim'in
Seni
tanrılara sunam keremetin görünsün
Nazar eden köryılandan beter olsun
sürünsün
Dağlar naz yapmaya aday insafını bağışla
Bağışla ki gözlerinde
eşkıyalar barınsın
Söyler misin anlar mısın ah çekerin suçu
ne
Bulutlardan damlar gibi düştüm girdap içine
Ay bulandı güneş kustu
yıldızlar beklemede
Artık yolla gözlerini yolla Çin-u
Maçin'e
Titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
Son seslerin son
demini balinalar bitirdi
Her yerde terör estiren sabıkalı
gözlerin
Bermuda’yı kamçılayıp Atlantis’i batırdı
Toprak sudan bülbül
gülden dost dosttan bulur deva
Dârâ'dan çok önce seni ağırlamış
Ninova
Benim ömrüm yanan roma senin gözlerin Neron
Örste demir dövmededir
şimdi Demirci Kawa
Melekler ipekyolu'nda aryaları gözledi
Yeri göğe
ayı güne seni bana sözledi
Ilık bir güz akşamıydı yine senin
yüzünden
Koçero Harran’a doğru atını mahmuzladı
Kirpiklerin yeni
değmiş kaşların firik başak
Ay ışığı az geliyor hadi gözlerini
yak
Fesatların hasetlerin eli kına görmesin
Terk-i canan eylemeden
Şahmeran'a danışak
Keşke gelmez olaydı böyle bir hâl başıma
Temaşaya
meraklılar toplandı el başıma
Herkesin dilinde şarkı elinde yarin
eli
Artık yine sensiz artık yalnızım kul başıma
En yorulmaz yolcusuyum
müptelası bu yolun
Ben zamanla boğuşayım sen seyreyle sen salın
Kor
alevler buz kesilir gördüklerinde beni
Bir sensizlik yakar bir de hasreti
İstanbul’un
Sen ey gönüller sahibi ey yüzleri gök zemin
Ey deryalar
şahanesi sen ey gözleri kimin
Düzgün Baba hatırına Munzurlar'a mihman
ol
Mihman ol da güneşlensin yaylaları Dersim'in
Gözlerinin dokunduğu
her mekân memleketim
Bakıver de uzamasın gurbetim esaretim
Ahmed Arif
hasretinden prangalar eskitmiş
Beni böyle eskitense prangalı
hasretim
Umutların menzilinden uzaklara atılmış
İki cihan mucizesi
ilâhlara katılmış
En amansız gecelerde aynalar yine suskun
Perçemi yüzünü
gizler sanırsın ay tutulmuş
İmanım varsa kaşların, kirpiklerinse
dinim
Muhammed Kâbe'ye döner, benimse sensin yönüm
Musa meşhur asasıyla,
çarmıhı ile İsa
Bütün hepsi senin olsun, senin gözlerin benim
Senin
yüzdüğün sularda ayrılık ölümü yur
En son yolcun ben olayım bekle biraz gitme
dur
Beni İstanbul’a götür ya da İstanbul getir
Dokununca Nazım’ın ellerini
yakan vapur
Gördüklerin sensizliğin dayanılmaz göçüdür
Sıla gurbet
gurbet sıla birbirinin içidir
Ne aradın ne de sordun ben nerede
neylerim
Kara Fatma Kara Yılan senden şikayetçidir
Bilirsin ki
sevenlerin ayrılığı kâbustur
Tahir'i Zühre’ye bahşet zemmedenleri
sustur
Sen istesen Sina Çölü bin çeşit çiçek açar
Suya sudan köprü kurmak
yalnız sana mahsustur
Bazen kırmızı karanfil zakkum mereti
bazen
Sevmeyenleri şad edip sevenlerini üzen
Ağlayanın güleninden misli
misli fazladır
"İşte gidiyorum çeşm-i siyahım" diyen ozan
Bahçıvanlar
kır bayırda boz kevene gül aşlar
Ol sebepten didelerden eksilmez kanlı
yaşlar
Sana yanar sana susar sana acıkır sana
Ehl-i Haklar, Kakailer ve
mağrur Kızılbaşlar
Meri keklik Binboğa'dan Çukurova’yı süzer
Yörüklere
konuk olur yaylalarını gezer
Al'Osman'a diklenenler Göv Osman'a kul
oldu
Avşar ellerinin hali Dadaloğlu'nu üzer
Sana sevdalıdır diye Pir
Sultan asılırken
Kadılar bayram ettiler Hızır’a susulurken
Bilcümle taş
kesildiler sözde Itır sevenler
Kirli sarı bir bıçakla Nergisler
kesilirken
Senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır
Senin ahın tüm
ahların kahredici ahıdır
Yıllar gün misali geçti asırlar ay misali
Herkes
kendi âleminde bu neyin eyvahıdır
Yüreğim atom yüklenir sesini duyduğum
an
Dört kitap çaresiz kalır el-aman aman aman
Başka biri yapar mıydı
Eyyub'a sabır verdim
Ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman
Arzu'yu
Kamber'e yolla bayram seyran etsinler
On emiri on bir eyleyip Tur'da semah
tutsunlar
Lûtfeyle de Eshab-ı Kehf açsın kapılarını
Yediler'e yoldaş olup
yedi asır yatsınlar
Güzelliklerin mimari cennetlerin ustası
Misk-ü
amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi
Dört kapı kırk makam mağdur mecbur olsa
da sana
En çok Zerdüşt yanar bir de Zerdüşt'ün avestası
Tay Dağı'ndan
Kafdağı'na bakışların gerilmiş
Nazlarını çekemiyor arap atlar yorulmuş
Yol
bilenler hâl bilenler sırrın sual etmişler
Nesimî Hallac-ı Mansur Şah Hatayi
darılmış
Gel de dal tomura dursun daha uzansın elim
Eski dostu
yarenleri gel de çağırsın dilim
Bir "he" desen ben Sırat'ı tez geçerim
kıratla
Köroğlu tek vekilimdir Kiziroğlu kefilim
Ay ışığı bilâdestur
rüyalarıma dalar
Kuşkularımı bağlamış uykularımı yolar
Daha kuşlar
uçamazken nergisler açamazken
Bir sen vardın gülümseyen bir sen bir de
inkalar
Gözlerinden uzak olmak inan beni bitirir
Gider de gelmez
bilirim yıllarımı götürür
Bir sonbahar yaprağı ol dalı ver kuşun
çekme
Kızılırmak incitmeden seni bana getirir
Ağuları yıllandırıp
içirdin yudum yudum
Ahvalimi anlar diye Baba Üryan’a dedim
Karıncayı
gözlerinin karasından vuran ben
Çok saldırdım ruhumdaki seni
öldüremedim
Yerim yurdum meçhul oldu neredeyim şaşmışım
Kafdağını
turnaların kanadında aşmışım
Kanlılar kandan vazgeçer üçler beşler
aşkına
Sen de bir gün Maraş’tan geç ocağına düşmüşüm
Bana gözlerini
gönder sakın ha olmaz deme
Kime yanam dertlerimi yalnızlığımı kime
Bir
başıma kâbuslarla boğuşurken ansızın
Hayallerin şeref verdi dün akşam
viraneme
Hicran son arifesinde yolculuk var makbere
Siyabend'i
öldürdüler Xece ölmek üzere
Ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme
Ne o
tanrıya minnet et ne de dal tevekküre
Bulutlar yağmur yorgunu ufuklar
ateş yüklü
Bir damla ateşte derdim senisizliklerim saklı
Yedi kıtaya
dağılıp elleri boş döndüler
Huma kuşu intizarda turnalar
ağlamaklı
Sana sunulmaya hazır gökkuşağı destimde
Emrine amade olmak
hayran olmak kastımda
Gözden ırak alemlerde yitik insanlar gibi
Ha ülkeler
zaptedilmiş ha gözlerin üstümde
Hal bilmeze yoldaş olmak yola zulüm değil
mi
Cevreyleyip gönül kırmak dile zulüm değil mi
Ömründe bir defa bile gül
koklamamışların
Bahçıvana saldırması güle zulüm değil mi
Mevsimlerin
prensidir güzleri Akdeniz'in
Aşikârdır huzurunda gizleri
Akdeniz'in
Damıtılıp Lût Gölü'ne bağışlansa suları
Leblerinde denizleşir
buzları Akdeniz'in
Şarkılarını dokudum senle geçen her anın
Sebebi
katili olma yorgun yaralı canın
Sen de anlamazsan beni sen de gider
gelmezsen
Şikayet ederim seni Şah'ına Pir Sultan’ın
Sürmeleri yel
götürür gözlerine güneş çek
Yağmur yanak rengin yağsın bulutlara kına
ek
Lübnan yeniden kurulur yine şenlenir Beyrut
Ama senin gözlerinin savaşı
bitmeyecek
Yeter çektiklerim yeter benden beter olası
Yusuf'u
kahretmedi mi Züleyha'nın çilesi
Yüzün suyu hürmetine binboğalar and
içer
Ol diyarda vekilimdir Diyarbakır Kalesi
Karda kan damlası rengi
yüreklerde ölmezin
Ne hükmü var ne kıymeti gidip geri gelmezin
Dost Fuzulî
mest Fuzulî mayaları anlatmış
Sızıları Zap Suyu'nda Siverekli
Yılmaz’ın
Bana renklerini uzat uzat ellerimi tut
Tut ki gönüller
şenlensin tut ki yeşersin umut
Kervanlar yollara düştü Şam'dan
Darüsselam'dan
Doğuver de incinmesin mahcup olmasın Nemrut
Sırrın
dirheminde tutsak arzuların ağlaşır
Bıçkın kaçak hislerinde gece-gündüz
bağlaşır
Bir elinde Van Gölü var bir elinde Urmiye
Damlasını sürgün etsen
nurhaklarda çağlaşır
Duyar mısın İnce Memet Toroslardan seslenir
İki
canlı Hatçesiyle doruklara yaslanır
En onulmaz en insafsız en çaresiz
ağrılar
Gözlerinin feri değse iflah olur uslanır
Senin olmadığın yerde
benim yokluğum başlar
Hayallerim yola düştü arandı dağlar taşlar
Hayyam
çorak yüreğime bir kaç damla dem serpti
Periler Cudi Dağı'nda izine
rastlamışlar
Sen pervasız çığlıklar at ben kahrolam ben üzgün
Sen
kırklarda demlenedur ben beklemekten bezgin
Deryaların kucağında cem tutar
semazenler
Düşlerim dağlar başında düşlerim dolu dizgin
Seni Dicle
beni Fırat resmetmiş güneş ya rab
Güneşin vekili aya yıldızlar olmuş
turab
Bizleri merak edenler aydan izin alsınlar
Bir başkadır yıldızlardan
görülse Şattü'l-arab
Yağmur yüklü bulutlardan ruhunu
koklayışım
Çağları tedirgin etmiş ömrünü saklayışım
Eyyub'un sabrı tükendi
tükenmiyor nedense
Ne senin gelmeyişlerin ne benim
bekleyişim
Gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim
Sam yelleri
yenik düştü sesinle çatıştırdım
Gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş
külü
Serptim derin uykularda Kerem'i tutuşturdum
Dilek ağacına gittim
sesini bağlamışsın
Islaktı dallar yapraklar hıçkırıp
ağlamışsın
Karac'oğlan hayıflanır Hayyam duysa gücenir
Bulanık göl
sularını şaraba yeğlemişsin
Düştüm dipsiz kuyuların en zifiri
yerine
Sarkıt gözlerini durma muhtaç oldum nârına
Semiramis haber salmış
zümrüd'ü-anka ile
Davetliymişiz Babil'in asma bahçelerine
Sesi mavi
rengi esmer bu diyarda sazların
Geceleri parlamaktır töresi
yıldızların
Dağlar uykulara daldı okyanuslar uykuda
Beni sabahlara boğan
senin deli gözlerin
Teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır
Söyle
seni benden başka daha iyi kim tanır
Sevdalıların tarihi ıstıraba
büründü
Seni arzular kıskanır seni Aslı kıskanır
Yanarım ah çeker gibi
çekerim nazlarını
Canını canıma değdir tutuştur közlerini
Bir bilsen bir
bilebilsen hallerim pemperişan
Merhem ol yarelerime gizleme
yüzlerini
Düşlerimle savaşarak gün be gün yordum seni
Hayallerimle
kuşatıp ruhuma kordum seni
Dediler ki aradığın şaraba yoldaş
oldu
Yanıbaşımda bekleyen Hayyam'a sordum seni
Daha mecalim kalmadı
bitti bu son çağrı gel
Gel ki yokluğun tükensin tükensin bu ağrı
gel
Köroğlu'dan kıratını istesen sana verir
Seni Nemrut'a beklerim her
sabaha doğru gel
Aşıkların sırdaşıdır Dicle gizemli akar
Siti muradına
erdi Botan seyrana çıkar
Kör olası kinli beko keyfinden dört köşedir
Mem
Zin'i Zin Mem'i yakar tacdin evini yakar
Serbest geceleri giyin
korkularını sıyır
Yudumla ki mest olasın şarabı sudan ayır
Çöl su ister
lâl dil ister gözlerini isterem
Vermeyenin iki yüzü ben garibanı
doyur
Haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin
Dudaklarını savur ki
hükmü kırılsın zehrin
Bir bakışın bir taburdur gönder ordularını
Sana
mecburiyeti var yedi tepeli şehrin
Kudretinden sual olmaz can verir can
alırsın
Ya ömrü saadetim ya da Azrailim olursun
Mecnun'un yerine sordum
dediler Allah bilir
Ben nerede ne olurum onu da sen bilirsin
Bir
yanımda yarasalar işitir ağıtları
Halepçeli bir çocuğa taşıtır
ağıtları
Küllerim Ağrı'da çığdır tüterim çığlık çığlık
Sivas'ta tutuşan
ateş kuşatır ağıtları
Gözlerinin beşiğinde rüyalarım sallanır
Zehri
kana zerk etseler damarında ballanır
Gılgamış küçük asyanın sensiz
fotoğrafıdır
Yaşar Kemal'in dilinde Anadolu dillenir
Ben dostumu hak
bilirim hakkı bilir dost beni
Tanrıların sofrasına çağırır bir dest
beni
Nesimî'nin derisinden sızan şarabı tattım
Damlasına dilim sürdüm bir
hoş etti mest beni
Hallac olup taşlandılar hak ruhunu tadanlar
Zal'ın
elinden savruldular riyakârlar nadanlar
Aşkı şehvete boğduran ummi nebi
misali
Zul'm ile serdar oldular nefse biat edenler
Hakkı sırda sır
olanın sor kendisi necidir
Aklı mahrum ruhu kanlı her kelâmı acıdır
Baba
Üryan yana yana der ki aman uzak dur
Gönül gözü görmeyenin Allah'ı
kıyıcıdır
Saçlarından dökülüyor yıldız yıldız sırmalar
Düştüğü yeri
yakar da sırlarımı tırmalar
Kör karanlık bir gecede cürm-ü meşhut
dediler
Gözlerinde saklanıyor beni ele vermeler
Gözlerinde gözlerinde
en çılgın uçurumlar
Atmacalar yuvalanmış bıldırcınları kovalar
Kâbil
Hâbil'e yapmadı senin yaptıklarını
Duy feryad-ı isyanımı duy artık havar
havar
Beni sensizliğe sürme uzaklara bakamam
Girdaplarda boğulurum
boğulurum çıkamam
Nice sefil ihanetin ceremesini çektim
Öldürseler
gözlerimi gözlerinden çekemem
Yaslı doruklardan güler sağlarımıza
kaçak
Bir tılsımlı anahtardır bağlarımızda kaçak
Tiksinirim siliklikten
mıntıkama uğrama
Bize kaçaklık yakışır dağlarımıza kaçak
Gel de
bülbüller kıskansın gel de güller serpilsin
Gel de ahrimanlar yansın gel de
allar serpilsin
Istıraplar diyarını baykuşlara hibe et
Gel de Emekçiyi
güldür gel de diller serpilsin.
Mem nelere gark olmadı Zin’in
ateşi için
Ferhat dağlar delmedi mi Şirin'in düşü için
Kusur ise her
saniye her yerde seni anmak
Mecnun az mı yemin etti Leyla’nın başı
için
Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
Görkeminin zerresinden
Ağrı Dağı küçülür
Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
Aydan
dökülürcesine kana kana içilir
Uykularından kopardım hoş geldin
mihmanımsın
Artık geri dönüşü yok ahımsın eyvahımsın
Elâlem ne derse desin
hiç umurumda değil
Akıbetine razıyım sevabım günahımsın
Sana yine sana
yandım Nesimî'de dün gece
Gözlerinle yüzüleyim bend olayım Hallac'a
Öyle
hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
Ha ben sana yollanmışım ha Muhammed
mi'raca
Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
Gözlerin balyozu
oldu içerimdeki örsün
Ruhumdaki fırtınalar Merih'i usandırdı
Nuh'a haber
eyleyin de gelsin de tufan görsün
Yokluğuna dayanamam ahım arşı
boyladı
Gölgeni Nil'de görmüşler piramitler söyledi
Hele bir bak şu
sevdaya kimler yanmış ben gibi
Dediği üzre Yunus'un "gör beni aşk
neyledi"
Son duraklarda beklerdim sonun olsaydı senin
Neler verilmez
ki yerim yanın olsaydı senin
Çıkar kınından ne olur kirpiklerinle bile
Çal
sineme gözlerini aşkına şah Hüseyn'in
Harikalardan biriymiş diyorlar Çin
seddine
Seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine
Ulu divana baş vurdum
dönsün diye Bağdat’tan
Ol sebepten ahvalimi arz ettim
Bedreddin'e
Gamzelerini görseler bülbüller de lâl olur
Aşklar ülkesi
sarsılır korkunç ihtilâl olur
Beklenmedik bir zamanda ölür isem
sebebi
Beni eritip bitiren sevda-i iclâl olur
Kahreden ateş bilinem
yananı sen olsaydın
Nal olurdum aşk atına bineni sen olsaydın
Deseler ki
şu kadehte ağu var içen ölür
Bir solukta bitirirdim sunanı sen
olsaydın
Belki de hatırlanırım ararsın şimdi nerde
İzim deryada
damladır köyüm Hatçepınar'da
Bizim köyün kıyısında Dilav suyuna uğra
Hangi
çobanın kavalı ağlıyorsa ben orda
Tanrılar yaratan Zerdüşt serdarıdır
aslımın
Mazdek Hürrem nişanıdır inancımın neslimin
Dersimli Seyyid Rıza’ya
ağır selamları var
Himmeti var gayreti var Horasanlı Müslim'in
Seni
tanrılara sunam keremetin görünsün
Nazar eden köryılandan beter olsun
sürünsün
Dağlar naz yapmaya aday insafını bağışla
Bağışla ki gözlerinde
eşkıyalar barınsın
Söyler misin anlar mısın ah çekerin suçu
ne
Bulutlardan damlar gibi düştüm girdap içine
Ay bulandı güneş kustu
yıldızlar beklemede
Artık yolla gözlerini yolla Çin-u
Maçin'e
Titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
Son seslerin son
demini balinalar bitirdi
Her yerde terör estiren sabıkalı
gözlerin
Bermuda’yı kamçılayıp Atlantis’i batırdı
Toprak sudan bülbül
gülden dost dosttan bulur deva
Dârâ'dan çok önce seni ağırlamış
Ninova
Benim ömrüm yanan roma senin gözlerin Neron
Örste demir dövmededir
şimdi Demirci Kawa
Melekler ipekyolu'nda aryaları gözledi
Yeri göğe
ayı güne seni bana sözledi
Ilık bir güz akşamıydı yine senin
yüzünden
Koçero Harran’a doğru atını mahmuzladı
Kirpiklerin yeni
değmiş kaşların firik başak
Ay ışığı az geliyor hadi gözlerini
yak
Fesatların hasetlerin eli kına görmesin
Terk-i canan eylemeden
Şahmeran'a danışak
Keşke gelmez olaydı böyle bir hâl başıma
Temaşaya
meraklılar toplandı el başıma
Herkesin dilinde şarkı elinde yarin
eli
Artık yine sensiz artık yalnızım kul başıma
En yorulmaz yolcusuyum
müptelası bu yolun
Ben zamanla boğuşayım sen seyreyle sen salın
Kor
alevler buz kesilir gördüklerinde beni
Bir sensizlik yakar bir de hasreti
İstanbul’un
Sen ey gönüller sahibi ey yüzleri gök zemin
Ey deryalar
şahanesi sen ey gözleri kimin
Düzgün Baba hatırına Munzurlar'a mihman
ol
Mihman ol da güneşlensin yaylaları Dersim'in
Gözlerinin dokunduğu
her mekân memleketim
Bakıver de uzamasın gurbetim esaretim
Ahmed Arif
hasretinden prangalar eskitmiş
Beni böyle eskitense prangalı
hasretim
Umutların menzilinden uzaklara atılmış
İki cihan mucizesi
ilâhlara katılmış
En amansız gecelerde aynalar yine suskun
Perçemi yüzünü
gizler sanırsın ay tutulmuş
İmanım varsa kaşların, kirpiklerinse
dinim
Muhammed Kâbe'ye döner, benimse sensin yönüm
Musa meşhur asasıyla,
çarmıhı ile İsa
Bütün hepsi senin olsun, senin gözlerin benim
Senin
yüzdüğün sularda ayrılık ölümü yur
En son yolcun ben olayım bekle biraz gitme
dur
Beni İstanbul’a götür ya da İstanbul getir
Dokununca Nazım’ın ellerini
yakan vapur
Gördüklerin sensizliğin dayanılmaz göçüdür
Sıla gurbet
gurbet sıla birbirinin içidir
Ne aradın ne de sordun ben nerede
neylerim
Kara Fatma Kara Yılan senden şikayetçidir
Bilirsin ki
sevenlerin ayrılığı kâbustur
Tahir'i Zühre’ye bahşet zemmedenleri
sustur
Sen istesen Sina Çölü bin çeşit çiçek açar
Suya sudan köprü kurmak
yalnız sana mahsustur
Bazen kırmızı karanfil zakkum mereti
bazen
Sevmeyenleri şad edip sevenlerini üzen
Ağlayanın güleninden misli
misli fazladır
"İşte gidiyorum çeşm-i siyahım" diyen ozan
Bahçıvanlar
kır bayırda boz kevene gül aşlar
Ol sebepten didelerden eksilmez kanlı
yaşlar
Sana yanar sana susar sana acıkır sana
Ehl-i Haklar, Kakailer ve
mağrur Kızılbaşlar
Meri keklik Binboğa'dan Çukurova’yı süzer
Yörüklere
konuk olur yaylalarını gezer
Al'Osman'a diklenenler Göv Osman'a kul
oldu
Avşar ellerinin hali Dadaloğlu'nu üzer
Sana sevdalıdır diye Pir
Sultan asılırken
Kadılar bayram ettiler Hızır’a susulurken
Bilcümle taş
kesildiler sözde Itır sevenler
Kirli sarı bir bıçakla Nergisler
kesilirken
Senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır
Senin ahın tüm
ahların kahredici ahıdır
Yıllar gün misali geçti asırlar ay misali
Herkes
kendi âleminde bu neyin eyvahıdır
Yüreğim atom yüklenir sesini duyduğum
an
Dört kitap çaresiz kalır el-aman aman aman
Başka biri yapar mıydı
Eyyub'a sabır verdim
Ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman
Arzu'yu
Kamber'e yolla bayram seyran etsinler
On emiri on bir eyleyip Tur'da semah
tutsunlar
Lûtfeyle de Eshab-ı Kehf açsın kapılarını
Yediler'e yoldaş olup
yedi asır yatsınlar
Güzelliklerin mimari cennetlerin ustası
Misk-ü
amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi
Dört kapı kırk makam mağdur mecbur olsa
da sana
En çok Zerdüşt yanar bir de Zerdüşt'ün avestası
Tay Dağı'ndan
Kafdağı'na bakışların gerilmiş
Nazlarını çekemiyor arap atlar yorulmuş
Yol
bilenler hâl bilenler sırrın sual etmişler
Nesimî Hallac-ı Mansur Şah Hatayi
darılmış
Gel de dal tomura dursun daha uzansın elim
Eski dostu
yarenleri gel de çağırsın dilim
Bir "he" desen ben Sırat'ı tez geçerim
kıratla
Köroğlu tek vekilimdir Kiziroğlu kefilim
Ay ışığı bilâdestur
rüyalarıma dalar
Kuşkularımı bağlamış uykularımı yolar
Daha kuşlar
uçamazken nergisler açamazken
Bir sen vardın gülümseyen bir sen bir de
inkalar
Gözlerinden uzak olmak inan beni bitirir
Gider de gelmez
bilirim yıllarımı götürür
Bir sonbahar yaprağı ol dalı ver kuşun
çekme
Kızılırmak incitmeden seni bana getirir
Ağuları yıllandırıp
içirdin yudum yudum
Ahvalimi anlar diye Baba Üryan’a dedim
Karıncayı
gözlerinin karasından vuran ben
Çok saldırdım ruhumdaki seni
öldüremedim
Yerim yurdum meçhul oldu neredeyim şaşmışım
Kafdağını
turnaların kanadında aşmışım
Kanlılar kandan vazgeçer üçler beşler
aşkına
Sen de bir gün Maraş’tan geç ocağına düşmüşüm
Bana gözlerini
gönder sakın ha olmaz deme
Kime yanam dertlerimi yalnızlığımı kime
Bir
başıma kâbuslarla boğuşurken ansızın
Hayallerin şeref verdi dün akşam
viraneme
Hicran son arifesinde yolculuk var makbere
Siyabend'i
öldürdüler Xece ölmek üzere
Ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme
Ne o
tanrıya minnet et ne de dal tevekküre
Bulutlar yağmur yorgunu ufuklar
ateş yüklü
Bir damla ateşte derdim senisizliklerim saklı
Yedi kıtaya
dağılıp elleri boş döndüler
Huma kuşu intizarda turnalar
ağlamaklı
Sana sunulmaya hazır gökkuşağı destimde
Emrine amade olmak
hayran olmak kastımda
Gözden ırak alemlerde yitik insanlar gibi
Ha ülkeler
zaptedilmiş ha gözlerin üstümde
Hal bilmeze yoldaş olmak yola zulüm değil
mi
Cevreyleyip gönül kırmak dile zulüm değil mi
Ömründe bir defa bile gül
koklamamışların
Bahçıvana saldırması güle zulüm değil mi
Mevsimlerin
prensidir güzleri Akdeniz'in
Aşikârdır huzurunda gizleri
Akdeniz'in
Damıtılıp Lût Gölü'ne bağışlansa suları
Leblerinde denizleşir
buzları Akdeniz'in
Şarkılarını dokudum senle geçen her anın
Sebebi
katili olma yorgun yaralı canın
Sen de anlamazsan beni sen de gider
gelmezsen
Şikayet ederim seni Şah'ına Pir Sultan’ın
Sürmeleri yel
götürür gözlerine güneş çek
Yağmur yanak rengin yağsın bulutlara kına
ek
Lübnan yeniden kurulur yine şenlenir Beyrut
Ama senin gözlerinin savaşı
bitmeyecek
Yeter çektiklerim yeter benden beter olası
Yusuf'u
kahretmedi mi Züleyha'nın çilesi
Yüzün suyu hürmetine binboğalar and
içer
Ol diyarda vekilimdir Diyarbakır Kalesi
Karda kan damlası rengi
yüreklerde ölmezin
Ne hükmü var ne kıymeti gidip geri gelmezin
Dost Fuzulî
mest Fuzulî mayaları anlatmış
Sızıları Zap Suyu'nda Siverekli
Yılmaz’ın
Bana renklerini uzat uzat ellerimi tut
Tut ki gönüller
şenlensin tut ki yeşersin umut
Kervanlar yollara düştü Şam'dan
Darüsselam'dan
Doğuver de incinmesin mahcup olmasın Nemrut
Sırrın
dirheminde tutsak arzuların ağlaşır
Bıçkın kaçak hislerinde gece-gündüz
bağlaşır
Bir elinde Van Gölü var bir elinde Urmiye
Damlasını sürgün etsen
nurhaklarda çağlaşır
Duyar mısın İnce Memet Toroslardan seslenir
İki
canlı Hatçesiyle doruklara yaslanır
En onulmaz en insafsız en çaresiz
ağrılar
Gözlerinin feri değse iflah olur uslanır
Senin olmadığın yerde
benim yokluğum başlar
Hayallerim yola düştü arandı dağlar taşlar
Hayyam
çorak yüreğime bir kaç damla dem serpti
Periler Cudi Dağı'nda izine
rastlamışlar
Sen pervasız çığlıklar at ben kahrolam ben üzgün
Sen
kırklarda demlenedur ben beklemekten bezgin
Deryaların kucağında cem tutar
semazenler
Düşlerim dağlar başında düşlerim dolu dizgin
Seni Dicle
beni Fırat resmetmiş güneş ya rab
Güneşin vekili aya yıldızlar olmuş
turab
Bizleri merak edenler aydan izin alsınlar
Bir başkadır yıldızlardan
görülse Şattü'l-arab
Yağmur yüklü bulutlardan ruhunu
koklayışım
Çağları tedirgin etmiş ömrünü saklayışım
Eyyub'un sabrı tükendi
tükenmiyor nedense
Ne senin gelmeyişlerin ne benim
bekleyişim
Gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim
Sam yelleri
yenik düştü sesinle çatıştırdım
Gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş
külü
Serptim derin uykularda Kerem'i tutuşturdum
Dilek ağacına gittim
sesini bağlamışsın
Islaktı dallar yapraklar hıçkırıp
ağlamışsın
Karac'oğlan hayıflanır Hayyam duysa gücenir
Bulanık göl
sularını şaraba yeğlemişsin
Düştüm dipsiz kuyuların en zifiri
yerine
Sarkıt gözlerini durma muhtaç oldum nârına
Semiramis haber salmış
zümrüd'ü-anka ile
Davetliymişiz Babil'in asma bahçelerine
Sesi mavi
rengi esmer bu diyarda sazların
Geceleri parlamaktır töresi
yıldızların
Dağlar uykulara daldı okyanuslar uykuda
Beni sabahlara boğan
senin deli gözlerin
Teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır
Söyle
seni benden başka daha iyi kim tanır
Sevdalıların tarihi ıstıraba
büründü
Seni arzular kıskanır seni Aslı kıskanır
Yanarım ah çeker gibi
çekerim nazlarını
Canını canıma değdir tutuştur közlerini
Bir bilsen bir
bilebilsen hallerim pemperişan
Merhem ol yarelerime gizleme
yüzlerini
Düşlerimle savaşarak gün be gün yordum seni
Hayallerimle
kuşatıp ruhuma kordum seni
Dediler ki aradığın şaraba yoldaş
oldu
Yanıbaşımda bekleyen Hayyam'a sordum seni
Daha mecalim kalmadı
bitti bu son çağrı gel
Gel ki yokluğun tükensin tükensin bu ağrı
gel
Köroğlu'dan kıratını istesen sana verir
Seni Nemrut'a beklerim her
sabaha doğru gel
Aşıkların sırdaşıdır Dicle gizemli akar
Siti muradına
erdi Botan seyrana çıkar
Kör olası kinli beko keyfinden dört köşedir
Mem
Zin'i Zin Mem'i yakar tacdin evini yakar
Serbest geceleri giyin
korkularını sıyır
Yudumla ki mest olasın şarabı sudan ayır
Çöl su ister
lâl dil ister gözlerini isterem
Vermeyenin iki yüzü ben garibanı
doyur
Haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin
Dudaklarını savur ki
hükmü kırılsın zehrin
Bir bakışın bir taburdur gönder ordularını
Sana
mecburiyeti var yedi tepeli şehrin
Kudretinden sual olmaz can verir can
alırsın
Ya ömrü saadetim ya da Azrailim olursun
Mecnun'un yerine sordum
dediler Allah bilir
Ben nerede ne olurum onu da sen bilirsin
Bir
yanımda yarasalar işitir ağıtları
Halepçeli bir çocuğa taşıtır
ağıtları
Küllerim Ağrı'da çığdır tüterim çığlık çığlık
Sivas'ta tutuşan
ateş kuşatır ağıtları
Gözlerinin beşiğinde rüyalarım sallanır
Zehri
kana zerk etseler damarında ballanır
Gılgamış küçük asyanın sensiz
fotoğrafıdır
Yaşar Kemal'in dilinde Anadolu dillenir
Ben dostumu hak
bilirim hakkı bilir dost beni
Tanrıların sofrasına çağırır bir dest
beni
Nesimî'nin derisinden sızan şarabı tattım
Damlasına dilim sürdüm bir
hoş etti mest beni
Hallac olup taşlandılar hak ruhunu tadanlar
Zal'ın
elinden savruldular riyakârlar nadanlar
Aşkı şehvete boğduran ummi nebi
misali
Zul'm ile serdar oldular nefse biat edenler
Hakkı sırda sır
olanın sor kendisi necidir
Aklı mahrum ruhu kanlı her kelâmı acıdır
Baba
Üryan yana yana der ki aman uzak dur
Gönül gözü görmeyenin Allah'ı
kıyıcıdır
Saçlarından dökülüyor yıldız yıldız sırmalar
Düştüğü yeri
yakar da sırlarımı tırmalar
Kör karanlık bir gecede cürm-ü meşhut
dediler
Gözlerinde saklanıyor beni ele vermeler
Gözlerinde gözlerinde
en çılgın uçurumlar
Atmacalar yuvalanmış bıldırcınları kovalar
Kâbil
Hâbil'e yapmadı senin yaptıklarını
Duy feryad-ı isyanımı duy artık havar
havar
Beni sensizliğe sürme uzaklara bakamam
Girdaplarda boğulurum
boğulurum çıkamam
Nice sefil ihanetin ceremesini çektim
Öldürseler
gözlerimi gözlerinden çekemem
Yaslı doruklardan güler sağlarımıza
kaçak
Bir tılsımlı anahtardır bağlarımızda kaçak
Tiksinirim siliklikten
mıntıkama uğrama
Bize kaçaklık yakışır dağlarımıza kaçak
Gel de
bülbüller kıskansın gel de güller serpilsin
Gel de ahrimanlar yansın gel de
allar serpilsin
Istıraplar diyarını baykuşlara hibe et
Gel de Emekçiyi
güldür gel de diller serpilsin.